Wednesday, January 07, 2009

GAZZE GÖSTERİLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER


Genel Manzara

Kutsal topraklarımızı işbirlikçileri eliyle 1948’den beri işgal eden Siyonist devlet, sekiz günlük hava saldırısından sonra Filistin Devleti topraklarına tecavüz ederek Gazze’yi işgale cüret etmişdir. Gelen haberlere göre, HAMAS bu işgale karşı mukavemete başlamış, elinde teknoloji ile “bağlı” olmayan silahlar vasıtasıyle, tamamen insani çaba ve cehde bağlı taktik hamleler ortaya koyarak, işgalci siyonistleri darbelemeye başlamıştır.

HAMAS’in tankı ve uçağı olmadığından, mukavemetini sokak harbi esprisi içinde inşaa etmesinden ve herbir sokağı en ağır bedel karşılığı teslim etmesinden daha tabii bir hal olamaz; umulur ki, zırhlı araçlar ve uçakların bombalaması ile işgalciler, Gazze’nin her bir yerine ulaşabilir, mümkündür, fakat, o zırhlı araçlardan dışarıya çıktıkları an karşılacakları taarruzu karşılayabilecek bir “ruh durumu”na sahip olmalarına imkan vermiyoruz. Bugünkü (6 Ocak) çatışmalar esnasında –haber bu sekliyle doğru ise eğer- işgalcilerin kendi askerlerinin bulunduklari binayi tank atışıyla yıkmalariyle en az 5 ölü, 30 kadar da yaralının ortaya çıkması, “ruhi durum”larını ortaya koymaktadır: Son teknoloji ve gece görüş dürbünleri ile teçhizatlanmış işgalcilerin, kendi elemanlarının hangi noktada nerde olduğunu bilememelerine imkan var midir, elbette yoktur, fakat dört bir yandan sıkıştırılmış, herbir tarafdan üzerlerine mermi ve roket yağıyorsa, işte o zaman, hedef gözetmeksizin ateşe başlanır ki, bu, “panik” alemetidir! İşte o panikle de kendi adamlarını öldürmek “basit” işdir! İşte “ruh halleri” bu!

İşgalin başlamasının haber alınmasıyle, ülkemizde gece gündüz oldu ve insanlar sokaklara dökülüp, Siyonist devletin konsolosluklarının etrafında toplanmaya başladı. Cumartesi ve Pazar devam eden bu hareketlilik, elbetteki Filistindeki muhariplere güç ve şevk vermişdir; dünyanın herhangi bir yerindeki, kapı komşusu Mısır’daki gösteriler bile, Anadolu kıtasındaki eylemlerin gerisinde kalmıştir “kudreti” ve “tesiri” sebebiyle Gazzelilere! Burası, Anadolu; burası, 1000 senelik İslam hakimiyetinin merkezi toprağı!

AKP ve İran Kurnazlığı

TC Devleti, Başbakanı ve Cumhurbaşkanı ile birlikte toplantılar tertip etmiş, “duruma çare” bulmaya çalışmış, Başbakan RTE, Ortadoğu turuna çıkmış, başdanışmanı Ahmed Davudoğlu da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin özel isteğiyle, onunla birlikte Suriye ziyaretine katılmışdır. Başbakan RTE, Siyonist devletin işgaliyle alakalı olarak, çok ağır sözler sarfetmis, “İsrail, teklifimizi cevaplayacağını söyledi ama hala dönmedi” diyerek de onu yalana sarılmak, barışdan kaçmak ve TC’yi kaale almamakla suçlamıştır. Siyonist devletin veremediği cevabı Jerusalem Post gazetesi vermiş ve “siz kuzey Irak’ı bombalıyorsunuz, biz de Gazzeyi, ne fark var?” diye yazmış ve TC’yi “yumusak karnı”ndan vurmuştur. Bunu yanında, batılı devletlerin “savunma maksadlı savaş” diyerek maskelemeye çalıştıkları vahşi saldırıya karşı tavır almamaları, Birleşmis Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Çin ve Rusya dahil üyelerinin bir kınama bile kaleme alamamalarının da üzerini çizmek gerekir, gerekirse eger!

İran ise, herzamanki “Fars kurnazli”ğiyle hareket etmiş ve “cazgırlığa” başlamıştır. Bu İran, Filistin’in hamisi Saddam Hüseyin, Siyonistlere karşı direnirken, boynuna ip geçirilip şehid edilirken neredeydi? Bu İran, bilmiyor mu, Saddam Hüseyin, Filistini hakiki olarak destekleyen tek devlet başkanı idi! O, “ümmetin yetimleri”nin, ümmetin namusunun bekçiliğini yaptığını biliyor, eğer Filistin ve Irak ayakda durursa siyonizmin emellerinin gerçekleşmesinin engelleneceğini görüyordu, bunun için de direnişe –kim olduğuna bakmadan- her türlü desteği veriyordu; fakat, İran’ın desteğiyle Saddam Hüseyin devrildikten sonra, Irak’a ne olduğuna bakmak ve buna bakarak da Filistin’de ne yapılmak istendiğini görmek gerekiyor! Filistin de tamamen parçalanmak, olmazsa işgal altında tutulmak isteniyor ve bağımsız Filistin Devleti böylece yok edilmek isteniyor, bunu görmek gerekiyor! Ve bunun arkasındaki güç, biri Siyonist devlet ise, diğeri de Irak’ı parçalatan İran’dır!

Şimdi gazetelerde okuyoruz, “Tahran havalimanında 70 bin ögrenci Gazzeye gitmek icin kuyruğa girdi!” gibi tamamen kurmaca, sahtekar, gercekdışı, ajitatif haberleri; sormak gerekir, sen, İran, Lübnan Hizbullahı İsraille muharebe ederken bile kılını kıpırdatmadın, sadece laf yaptın da, tamamen sünni bir direnis hareketinin mukavemetine hem de Şii “öğrencileri” nasıl göndereceksin ve buna hangi “sünni” inanır?!

İran bu iken, İstanbuldaki gösterilerde, İran Cunhurbaşkanı Ahmedinejat’in (ve Hizbullah Lübnan liderlerinin) posterlerinin, “ümmetin tek ümidisin” gibi herzeler eşliğinde taşınması, iki kelimeyle öküzlük ve hainlikdir! İran, tarihin hiçbir devrinde “ümmetin ümidi” olmamış, bilakis devamlı “çıbanbaşı” olmuştur; bunu bırakıp, “şimdiki İran”i kaale alırsak eğer o zamanda en yakın “vukuatı” olarak bahsettiğimiz Irak ihanetini görürüz! Bu posterleri taşıyanlar, “durumdan vazife çıkarıcı şirin tipler”den başkaları değillerdir ve Anadolu insanının “iyiniyetini” istismar etmektedirler ve elbette ellerine geçecek olan sadece o posterleri taşımak olacakdır!

Gösterilerdeki Hedefsizlik

Gösteriler üzerine konuşmak da gerekiyor...

Saadet Partisinin Pazar günü İstanbulda miting yapacağını bile bile, bazı derneklerin insanımızı Taksim’e çagırmaları, “bölücülük” olarak da değerlendirilebilir; bu grubların, “özgürlükçü... sivil toplumcu” sloganları devamli kullanmaları ve özellikle AKP’ye karşı “sessiz” durmaları, Saadet Partisi mitingine rağmen aynı gün, farklı yerde farklı bir saatde eylem yapmalarını, SP’ye bir “darbe” olarak değerlendirmek gerekir. Keza, bu derneklerin gösterilerinde bahsettiğimiz posterlerin ve dövizlerin taşınması, bu darbe’nin “zihniyetini” de ifşa eder!

Gösteriler esnasında atılan sloganların, tabii olarak Siyonist devlete yönelmesi normal olsa da, TC devleti ve hükümetini ZORLAYICI bir ciheti olmaması da, dikkate değer... Bu gösteriler Filistinde, Gazze’de yapılmıyor, yapılan yer Anadolu ve tabii olarak da HEDEFİN, oradaki katliama faydasız hareketlerle müdahale eder bir görüntü sergileyen AKP hükümeti olması gerekirdi. Fakat bahsettiğimiz gibi bu (Taksimdeki) grubun “özgürlükçü sivil toplumcu” ve üstelik “müslüman” olması bunların 95´lerden beri RTEnin desteğiyle yürüyor olmaları sloganların hedefinin AKP olmasını engellemistir kanaatindeyiz. Oysa Saadet Partisinin ve Tüm Tüketiciler Birliğinin eylemlerinde hedef hem Siyonist devlet hem de onunla işbirliği içinde bulunan AKP hükümeti olmuştur.

Haftaiçi olması sebebiyle ara verilen eylemlerin Cuma günüyle birlkte tekrar başlayacağını ve bu seferki eylemlerde BAŞ HEDEF olarak AKP HÜKÜMETİNİN alınacağını veya buna uygun sloganların atılmaya çalışılacağını temmenni ediyoruz.

Hedef AKP ve GKB

Orada bomba atan her uçağın pilotu, Konyada eğitimden geçirildi; Siyonist devletin oradaki herbir saldırısında TC devleti ve hükümetinin abartısız katkısı mevcut; hala bu topraklarda yahudi pilotların eğitimleri devam ediyor; bu manzara karşısında, gösterilerdeki tek hedefin Siyonist Devlet olması, ya başını kuma gömmektir veya eylemleri saptırmakdır! Bu sapmalardan birisi, İran’ın bu topraklarda “ümid” olarak gösterilmeye çalışılması olduğu gibi, AKP’nın demokrasi ve özgürlük yanlısı olduğu, içerde darbecilerle uğraşırken, elinin kolunun bağlı olduğu, bu tür andlaşmaları onların yapmayıp, en kısa zamanda kaldırmak üzere “devam ettiricisi” olduğu gibi “sapkınlık”lardır; veleyki bu dedikleri doğru olsun, ki AKP’nin başı RTE’nin (kendi danışmanı “çökmüştür!” demesine rağmen) hala “BOP Eşbaşkanı” olmakla övünmesi malumdur, evet, bütün bu şartlara rağmen, “vakti gelince kaldırmak üzere” bu andlaşmalara “mecburen katlanıyorsa AKP” eğer, işte o fırsatı ona vermek, HALKIMIZ KARŞI diyerek Siyonist devletle yaptığı bütün askeri andlaşmaları geri çekmesi için Gazze eylemlerinde AKP hükümetinin hedefe alınması ve sıkıştırılması, zorlanması gerekir! Fakat sadece AKP değil, aynı zamanda bğtğn bunların planlayıcısı Genelkurmay Başkanlığının da bu tavırdan pay alması gerekir; zorlama ona da yapılmalıdır!

O halde, eylemlerin, “ülkenin demokratikleşmesi” için de kullanılabilir tarafı, darbe yanlılarının haddinin bildirilebilir olma tarafı üzerinde çalışmak gerekiyor; Filistinli yiğitler, bizim buradan yapacağımız herbir gösteri ile MORAL GÜÇ bulacaklardır, fakat eğer eylemler, İÇERIK ve HEDEF İTİBARİYLE değişirse, Gazze’deki eylemcilerin güçlenmesi yanında ülkemizdeki baskıcı, darbeci klikler de rahatsız edilecek, HALKIN GÜCÜ gösterilmiş olabilecekdir. O halde, eylemlerin hedefine, Siyonist devlet yanında ve ondan da fazla bir şekilde AKP hükümeti ile Genelkurmay Başkanlığının oturtulması, halkın isteği doğrultusunda tepki vermeye zorlanması elzemdir; öteki türlü sadece İran “istimnası” ve AKP’nin “iradesiz politikasi”na hizmet edilecektir!

No comments: