SEÇİM NEYİ ZORLUYOR?
-Temmuz'dan Kasım'a-
Dr. Latif DENİZCİ
-Temmuz'dan Kasım'a-
Dr. Latif DENİZCİ
(Bu makale FURKAN Dergisi'nin Temmuz 2007 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.)
Türkiye 22 Temmuz'da seçime gidiyor. Buna "erken" seçim ne kadar denilir bilinmez ama, "mecbur" seçim olduğu şüphe götürmez... "Mecburiyet" ise, siyaset alanındaki resmi-gayrî resmi kurumların içine düştükleri bir açmazdan kaynaklanıyor... Cumhurbaşkanının seçilememesi, genel seçimi vaktinden biraz az evvelen alınmasına sebeb oldu; peki cumhurbaşkanı niye seçilemedi?.. Bunun cevabı, seçimlerin akibetini de ortaya koyacağı gibi, bu akibetinin akibetini de ortaya koyacak...
Çok başarısız bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştiren AKP, arkalarına silahlı güçlerin bir kısmını alan muhalefet partilerinin hukuku ve anayasayı çöp sepetine atıcı tavırlarına ve böylece "suçlu" damgasını alınlarının ortasına yemelerine rağmen, beceriksizliği sebebiyle o da suçludır... Dünya alemin bildiği üzere karşıtlarının kendilerine Cumhurbaşkanı seçtirtmeyeceklerini bile bile, hiçbir tedbir almadan ve Meclis'deki kaba güçlerine güvenerek, belki de bile bile "lades" dediler. Oysa basit bir tedbir olarak, ilk başta tek aday çıkarmayıp "serbest" bırkasaydı ve kendi içinden ve diğer partilerden aday çıkmasına müsaade etseydi, ilk iki turu birkaç adayın seçime iştiraki ile geçirseydi, 367'nin aranmayacağı üçüncü tura kadar bu rolünü sürdürseydi, memleketimiz bu hale gelmez, bir erken ve karışık seçim kargaşasına sürüklenmezdi. Tabii, karşıtlarının bu üçüncü tur yorumunun nasıl olacağı, AKP'ye, "son kale" dedikleri Çankaya'yı teslim etmemek için ne gibi rezaletler çıkaracakları da belli olmazdı ama o zaman üzerlerinde hiç değilse bir şaibe kalmazdı... Şu anda AKP TAMAMEN LEKELİ bir haldedir...
Niye?
A. Gül'ün adaylığının açıklandığı günün gecesinde yapılan A. Gül, RTE, B. Arınç toplantısında Cumhurbaşkanı adayı olarak -ne gibi bir iğrenç hırsa sahip olduğunu yakinen bilirim- RTE'nin isminin kararlaştırılmasına rağmen, gece konutuna gelen bir misafir sebebiyle sabahleyin adaylıktan çekilip, A. Gül'ün isminin açıklanması, baştan itibaren bir şaibenin üzerlerine bulaşmasına sebeb olmuştur. Gelen misafir kimdi, ne konuştu, ne söyledi ayrı mesele ama, bu durum bile cumhurbaşkanlığı seçiminin ta ilk baştan beri AKP'nin kontrolünden çıktığını göstermektedir; dışarıdan müdahaleler ve onlara karşı beceriksizce mukabeleler ile yolalan AKP'nin, kendilerine söylenen "devlet tecrübeleri yok!" ithamlarını doğrulamasına da sebeb olmuştur.
Muhtıraların verilip, geceyarısı utangaç edalarla çekildiği, bu farkedildiğinde de "biz hala sözümüzdeyiz!" yollu babalanmaların yapıldığı, 367 gibi bir inat ile TC'nin kurulduğundan bu yana gayr-ı meşru Cum.başları tarafından yönetildiği itirafı ve yukarıdaki gibi beceriksiz idarecilerin yonetimindeki işte böyle bir sürec akabinde, 22 Temmuz günü memleketimiz seçime gidiyor!
Partiler, sanki seçim olmayacakmış havasındalar yalnız dikkat ederseniz, hiç öyle şiddetli bir heyecanları yok, şu 22 Temmuz gelse de gitse havasındalar; birbirlerinden "çaldıkları" ve vatandaşa "madem böyle, niye siz hükümetiniz döneminde yapmadınız" dedirtecek vaadleri HÖYKÜRÜYORLAR... Mazot 1 lira olacakmış... OSS kalkacakmış... Çalışmayana 2.000 lira maaş verilecekmiş... Ev kadınlarına her ay 500 lira verilecekmiş... Apo'yu asacaklarmış!!!! Vatandaşın bunları kaale aldığını pek zannetmiyorum, gülüyorlardır veya "ulan bunlar deli mi!" diyorlardır; bunun bir kötü tarafı da şu olabilir, "akıllıdan ne hayr gördük!" deyip bu "delilere" oy verebilirler tabii!!!
AKP'lilerin yaptığı anketlere göre, bu vaadlerin bir degeri yok ve AKP'nin esas düşmanı RTE!!! RTE'nin meydanlarda MHP aleyhine atıp tutması, MHP'yi birkaç puan yukarıya çıkarmış; şu yazının kaleme alındığı tarih itibariyle (1 Temmuz) MHP %12 ile barajı aşmış durumda, bunun yanında Genç Parti de %9 ile barajı zorlamakta... Bu ne demek? 150 milletvekilini tekrar aday göstermeyen, 100'ü geçkinini de seçilemeyecdekleri yere koyarak -gözden gizli olarak- eleyen RTE, Meclis'e en az üç partinin (GP ile 4 olabilir) ve 50 civarında bağımsızın (bunların 40 kadarı DTP'li olacaktır.) Meclise girmesine sebeb olacaktır!
Peki bundan ne çıkar? KAOS!
Şurası kesindir ki, bu şekilde teşekkül edecek olan bir Meclis, 367 zorlaması olduğu için, Cumhurbaşkanını seçmesi muhale yakın olacağından bir altı ay kadar sonra tekrar seçime gitme kararı almak zorunda kalabilecektir... Ve hükümet teşekkülü, teşekkül ettirilebilse bile "hükümet etme durumu" oldukça zor olacaktır ki, bu da bir seçim kararı alınmasını tetikleyecektir!
Bir de şu husus...
Acaba, muhal farz, bütün bunlar bir oyun, bir senaryo gereği olamaz mı?!
350 milyar dolarlık bir borcu bulunan, borsasının % 70'inden fazlası yabancı "oyuncuların" elinde bulunan, cari açığı 40 milyar doları aşmış bulunan, 40 milyar dolarlık bir "sıcak para" ile ayakta durduğu alenen ortada bulunan; etrafı ateş çemberi ile çevrilmiş olmasına rağmen kılını dahi -"aktif", kendi öz iradesi ile- kıpırdatamayan; içeride, kendilerine "Halaskaran grubu" dedirten ve "özel" eğitimli resmi veya emekli askerlerin teşekkül ettirdiği "çete"ler ve zırt-pırt muhtıra yayınlayan resmi askerlerle, yani silahlı grublarla "sorunu" olan, (başörtüsü gibi hususlardaki "sorunları" yazmaya lüzum bile yok) bir memlekette, kim, hangi akılla hükümete gelmeyi ve bu sorunları halletmeyi başarabilir?! Hele bütün bunları görüp, üzerine bir de mazot bedava, ev kadınları ve işşizlere beleş para diyenlere kim inanır veya bu vaadleri "sallayanlar" bunları nasıl sallar?!
Acaba senaryo, memleket sorunlarının daha da "derinleştirilmesi" olmasın?..
Acaba bu seçim, açık bir PROVOKASYON olmasın?!
Acaba bu seçim, "kan edebiyatı" üzerine kurulu, "daragacı edebiyatı" ile birbirlerini geri dönülmesi oldukça zor -"hain... alçak... şerefsiz..."- iddialarla itham ederek ve seçim neticesinde yukarıda kabaca bahsettiğimiz "manzara" sebebiyle de memleketimizi KAOS'a veya daha dogru bir tabirle İÇ SAVASA götürmenin ağır ve oldukça sert bir PROVOKASYONU olmasın?!
İktisadî olarak Osmanlı Devleti'nin son dönemini katbekat aşan bir rezillik içinde bulunan ve normal şartlar altında geri ödenmesi imkansız borçları kimsenin ağzına almayıp, bol keseden vaadler ile halka şirin gözükme ama 22 Temmuz ertesi içinde "hain... şerefsiz... alçak..." gibi laflarla KILIÇ BİLEME tablosu çizmeleri, seçimin çok ağır bir neticeyi yani İÇ SAVAŞI zorlamanın bir adımı olduğunu hissettirmektedir...
Kimileri sırtı ABD-AB'ye dayamış, kimileri sırtını İsrail'e, silahlı grublara, TSK'ya dayamış, sanki 22 Temmuz ertesine hazırlanıyorlar... Büyük bir provokasyonu elbirliğiyle tertibliyorlar.
Bizim ise sırtımız ALLAHIMIZA dayalı; 28 Şubatlarda, 5 Aralıklarda, 25 Ocaklarda nasıl DIMDİK DURDUK ise, aynı GÜVENLE aynı yerdeyiz!
O provokasyonu YILLARDIR bekleyenler olduğunu DA unutmamalılar!...
1 Temmuz 2007
No comments:
Post a Comment