Monday, April 28, 2008

Geçilmis Boğaz'ın Hesabı

ve Kanonenfuttern


Mustafa SAKA



Hezeyan (Arb): "Şuur zıplaması"!

1- «Hakikati “Mustafa Kemal sağ olsaydı...” kalıbıyla söyleyemeyeceğini zannedenler beter yanıldı.»

Büyük Doğu – İbda’nın “Keramet çapında”ki tarih muhasebesi “beter bir yanılgı” imiş meğer; yani Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu beter yanılmışlar!

Alçak!

2- «Sağ olsaydı; Mehmetçiğin mücahit aslını unutan inkârcı münafıklar tutunamazlardı.»

Emsâlsiz zıpzıp!

“Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olmayacaktır” diyerek evlerden Kur’an-ı Kerimleri bile toplatan, “Allah” demeyi bile yasaklayan M. Kemal değilmiş meğer!

Bu nasıl zıplama Yâ Rabbî!

Kemal’in askerleri evimizi basar da, Allah Kelâmı’nı alıp çiğnerler korkusuyla, toprağa gömülmüş Kur’ân-ı Kerîm’ler. Üzerine de taş duvar örülmüş, ki ayak basılmasın bilmeden. Duruyor hâlâ o duvarlar Anadolu’da! Gidin TV kameraları ile, Kanaltürk’te veya Ulusal Kanal’da canlı yayından vermek şartıyla yıkın o duvarları, yüceltin hadi Allah Kelâmı’nı!

3- «Bunların olduğu yerde de vatan mücahidi Mustafa Kemal olmazdı; direnişçi terörist olduğu gerekçesiyle görevinden alınıp, Guantanamo Toplama Kampı’na hapsedilirdi. Batının bir eyaleti olmayı reddedenlerin kapatıldığı zindanlara...»

Yuh!

Ne “vatan mücahidi” ulan?!

O “vatan bilmemnesi” değil miydi, Çanakkale’den artakalan (bakiyyetüssüyûf) mücahidleri de sürüp süründüren, asıp kesen?!

4- «Sağ olsaydı; tahterevalli demokrasisi denilen sömürge tipi demokrasi tiyatrosu perde açamaz;»

A emsâlsiz zıpzıp!

“Tiyatro perdesi açılacaaak; aaaçç!” denildiğinde Batı’dan; o kurdurmadı mı SCF’nı?! Baktı ki tiyatrodan anlamıyor müslüman Anadolu, kakaya döndürüyor işi; o kapatmadı mı yine SCF’nı?!

5- «(Sağ olsaydı) Türk Ordusu terör örgütü Nato üyesi olmaz; işgal-terör üsleri kurulamazdı.»

Ah emsâlsiz zıpzıp!

“Kurtuluş savaşı ile kurtardıklarımız / birlik oldu birlikte savaştıklarımızla / -bedeli ihanet oldu kanımızın- / kara bir bulut gibi / kapkara düşünceyle / -kiralık düşünceleri ile- / "giydiler çıkardıkları çizmeleri" / emperyalistlerin. / -efendi olma hevesiyle / silahları bize döndü-” dediği kim Mütefekkir’in?!

6- «(Sağ olsaydı) Filistinlileri yerlerinden eden siyonizm, Musa Peygamber’in samimi bağlılarını rehin alamaz;»

Emsâlsiz kere emsâlsiz zıpzıp!

O çıfıta kurdurulan Cumhuriyet üzerinden kurulmadı mı İsrail?!

7- «(Sağ olsaydı) düşman Irak’a Afganistan’a saldıramaz; genç kuşakların ruhları, Türklerle Arapların güç birliği yapmasını engelleyen, Anglo- Pers-Siyonist kaynaklı “Pis Arap!” edebiyatıyla sakatlanmazdı.»

Aç 38 öncesi Cumhuriyet gazetelerini, bak bakalım kimmiş Necib Arab’a “pis” diyen, ey “emsâlsiz” zıpzıp!

8- «Geri dönseydi, “Az daha beni de kendilerine benzeteceklerdi... Bunların benzerlerini adam kıtlığında adam diye alıp çevremize doldurmuştuk. ‘Ondan koparsak mahvoluruz’ diye daha o zamanlar işaret ettiğim şey, doğu maneviyatı, Islâm’dı... Uyuzhanelere dönüşüp, kendi kendilerini iptal eden mekanların uyuşukları için söylediklerimi zaman ve mekandan kopararak eğip bükenler, benden sonra o ikazımı da ‘batıdan koparsak mahvoluruz’ diye tahrif ettiler. Serseriler!... Bizim meselemiz, sahteliğin bir başka temsilcisi kaba softalıkla, ham yobazlıklaydı. Hem onlar, hem çevremi dolduranlar yüzünden kurunun yanında yaş da yandı” (derdi).»

İskilipli Atıf ve Maşallah Hocalardan biri kuru biri yaş imiş meğer!

“Mevzubahis olan vatansa, din ve iman dahî teferruattır” ya bu alçağa göre; biri kaba softa-ham yobaz, biri kurunun yanında yaş imişler; n’olmuş yani, ikisi de asılıvermişler!

Vallahi ne soldan ne sağdan, kimse zıplayamadı bu kadar, bugüne kadar!

“Emsalsiz” zıpzıp!

9- «(Sağ olsaydı) “Maneviyattan neyi, hangi inanışı anladığımı doğru olarak sadece benden öğrenmek isteyenler; orada savaşmış bir asker olmaktan şeref duyduğum Çanakkale Muharebeleri’ni kazanmamızı hangi ruha borçlu olduğumuzu açık yüreklilikle anlattığım konuşmalarımı okusunlar” (derdi).»

Hadi okuyalım: “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum dedim; hepsi, Allah! Allah! diyerek öldüler!”

- Kimdi bu ölenler?

Bir milletin istikbâli!

- Nerelerden gelmişlerdi?

Memâlik-i Osmânî’nin her yerinden; hatta taa Hind’den, Yemen’den...

- Hindli, Yemenli ne için ölüyordu Çanakkale’de?

Dini ve vatanı için!

- Hind ve Yemen nere, Çanakkale nere; vatan mıydı Çanakkale Hindliye, Yemenliye?

Evet vatandı! Çünkü Hind ve Yemen de düşerdi, düşerse İstanbul!

- Hindli ve Yemenliye, “ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyen M. Kemal için neresiydi Vatan?

Selânik bile vatan değildi ona!

Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1917’de Enver’e gönderdiği bir özel mektupta, Türk politikasının artık “savunucu” olması gerektiğini yazmıştı. Türk askerinin hayatının mümkün olduğu kadar korunmasını, yabancı bir ülkenin çıkarı için bir tek Türk askerinin feda edilmemesi gerektiğini söylüyordu…

- Hangileriydi bu yabancı ülkeler?

Hind, Yemen, Irak, Musul, Kerkük, Suriye, Filistin, Batı Trakya... Hatta Edirne, Van, Diyarbakır, Bitlis, Muş...

- Gerçekten mi?!

Vallahi gerçek! 1907 de 3. Ordu'da, yüzbaşı rütbesi ile görev yaparken, arkadaşlarına "Türk milletinin stratejik bir geri çekilişe girmesi ve kendisine yeni sınırlar belirlemesi gerektiği" konusunda şu açıklamayı yapmıştı: “Osmanlı, Balkan uluslarına bağımsızlıklarını vermelidir. Keza, Türklükten kopan Arap unsurlara bağımsızlıklarını vermelidir.”

- Bu kadarına da inanmam!

İnanmazsan, Doç. Dr. Ümit Özdağ’ın, “Atatürk'ün Dış Politikasının Mantığı” isimli kitabına bak!

- Peki yazınızın başlığındaki, “Kanonenfuttern!” ne demek?

250 bin gencimizin telef olduğu Çanakkale, içinde M. Kemal olduğu için destan sayılıyor. 90 bin askerimizin telef olduğu Sarıkamış, içinde M. Kemal olmadığı için hezimet sayılıyor.

“Yüzüne karşı yapmış olsaydı, yukarıdaki vatanı parçalama teklifini, o dakkada kurşuna dizdirirdi Kemal’i, Enver.” diyenler doğru söylüyor; Enver’in bu kadar üstünlüğü vardır Kemal’e!

Yazımızın başlığına gelince: Sarıkamış’ta ve Çanakkale’de hiç tereddütsüz Allah ve vatan için can veren yiğitlerin aziz hatıralarını Kıyâmet’e kadar diri tutmak ve “bize de geçsin hâllleri” diye, onlardaki o hasbî fedâ ruhunu dilemek durumundayız!

Ancak!

Asla unutmamak lâzım ki, onların aziz hatıraları çiğnenerek geçildi Çanakkale!

“Kurtuluş savaşı ile kurtardıklarımız / birlik oldu birlikte savaştıklarımızla / -bedeli ihanet oldu kanımızın- / kara bir bulut gibi / kapkara düşünceyle / -kiralık düşünceleri ile- / "giydiler çıkardıkları çizmeleri" / emperyalistlerin. / -efendi olma hevesiyle / silahları bize döndü-” (S. Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları)

“Top hakkı; Kurbanlık kıtalar” demek Almanca’da, “Kanonenfutter”. Galiçya’da telef edilen dedelerimiz için söylüyordu bu tabiri Avusturyalı komutanlar. Tam Türkçesi “keklik” demektir. Liman von Sanders ile Mustafa Kemal de tam olarak böyle düşünüyordu, Çanakkale’de can veren Mücâhid Mehmetçik için!

Hülasa, “Çanakkale Geçilmez” edebiyatına değil, geçilmiş Boğaz’ın hesabını görmeye memuruz; o “Kurbanlık Kıtalar”ın hesabı sorulacak sonraki her nesilden ve bizden!

28 Nisan 2008 Pazartesi

No comments: