Siyonizmin En Tehlikeli Stratejisti:
HENRY KISSENGER
-kısa kronolojik biyografi-
Hazırlayan:
DOĞU STRATEJİ VE TAHLİL MERKEZİ/DOST STRATEJİ
Haziran 2003
I. KISIM
KISSINGER’IN YÜKSELİŞİ VE SİYONİSTLER
Henry Kissinger...
Bu ismi duymayan ve tanımayan yok, denilebilir. Ülkemizde de "Ecevit’in hocası" olarak ve Kıbrıs’a TC tarafından gerçekleştirilen ‘74 Harekatı ile tanınmaya başlamıştır.
Sıradan bir "siyasetçi" değildir o.
O, siyaset üreten, bunun bütün menfi ve müsbet cihetlerini bir bir hesablayan, sonra da bunları arkasına aldığı Rockefeller-Wallburg-Rothchield-CFR-Bilderberg-TR Siyonist çetesiyle, "Kissinger’s yes-man"lere pratize ettiren ve gerektiğinde de "direkt" müdahale eden ÇOK TEHLİKELİ BİR STRATEJİSTDİR!.
•
Asıl ismi Heinrich Alber Kissinger’dır. İsminden de anlaşılacağı üzere, Almanya doğumlu, Aşkenazi kökenli bir Yahudidir.
1924 senesinde Fürth-Almanya’da dünyaya geldi. Ailesi oldukça "şuurlu" bir Yahudi ailesidir.
NAZİ’lerin 1933’de iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, 1938’de ailesiyle birlikte ABD-New York’a yerleşmişlerdir. New York ise, kuruluşundan bugüne Yahudi şehridir.
ABD silahlı kuvvetlerine girer ve yedi sene sonra 1943’te Almanya"ya "vazifeli" olarak gönderilir; bu sefer doğduğu, ilk lokmalarını yediği ülkeyi çökertmek ve NAZİ avı yapmak için dönüyordur.
Bu vazifesinde de başarılı oldu.
Amerika’nın ilk merkezi istihbarat teşkilatı olan "OSS-Office of Strategic Services/Stratejik Hizmetler Servisi"nde 1945-1946 seneleri arasında çalıştı.
"OSS"nin "Avrupa Savunma Bölümü"nde görevli bir subay olarak aktif olarak faaliyette bulundu.
Bu vazifesi esnasında NAZİ’lerden "Sovyetlere karşı faydalanılması" için çalışmalarda bulundu.
Aynı anda, gelecekte CIA Başkanı olacak olan ve kardeşiye birlikte Alman şirketlerinin ABD’deki ticari ve hukuki temsilciliğini yapmış, ABD’nin Hitler’e karşı bir savaşa girmemesi için ("erken bir savaşa"a diye düzeltmek lazım!) birçok çaba göstermiş Dulles kardeşlerden Allen Dulles de Almanya’da "OSS" ajanı olarak faaliyette bulunuyordu.
Kissinger ve Dulles, NAZİ’lerin "Doğu Avrupa İsihbarat Başkanı" olan Dr. Reinhard Gehlen ile ilişkiye girmeleri ve bu istihbaratçıyı, ABD hesabına Komünizme karşı savaşmaya ikna ile, CIA’nın ve Alman Gizli Servisinin teşkilatlanmasını sağlamaları ABD’nin geleceğini de şekillendiren bir hadise oldu.
Kısa bir süre sonra da savaş esnasında ABD Başkanı olan Harry Solomon Truman’a bir rapor hazırlamıştır:
"-Almanların Sovyetler Birliğine karşı büyük bir kini vardır fakat bu ifade edilememektedir. Çünkü örgütsüzdür. Bu hissiyatı ele geçirip faydalanabilmek için kurdukları teşkilatları değerlendirmemiz lazımdır. İlk savaş tutsaklarından oluşturulacak birlikler bu hissiyatın seçkin taşıyıcıları haline gelecekleridir."
Ve "ilk tutsak" olan Dr. Gehlen’i (ABD’nin "sınırlı harp kurumlarının ilk teşekkül merkezi) Virginia’ya getirip, Sovyetlere karşı "NAZİ-ABD İttifağı"nı gerçekleştirmiştir.
Savaş bittikten sonra, Dr. Gehlen ile birlikte kurdukları bu teşkilatı "palazlandırmak" için ABD tarafından kurulan, Almanya-Oberammagua’da bulunan "Europan Command Intelligence School-Avrupa Komutanlığı İstihbarat Okulu"nda Alman Tarihi Doçenti olarak vazife yaptı.
1946 ile 1949 arasında ABD Askeri İstihbarat Teşkilatı’nda yüzbaşı olarak vazifelendirildi.
ABD’ye döndüğünde Harward Üniversitesi’ne girdi ve oradan "profesör" olarak mezun oldu.
1957 yılında ilk büyük eseri olan "Nuclear Weapons and Foreing Policy-Nükleer Silahlar ve Harici Siyaset" isimli eserini kaleme aldı; bu eser uzun süre "best seller" olarak kaldı ve Kissinger’ın ABD hükümeti nezninde tanınmasına vesile oldu.
Ardından 1958 senesinde "kontrgerillanın efsanevi el kitabı" olarak bilinen "Ayaklandırmaları Bastırma Sanatı-Teori ve Pratik" isimli eseri "David Galula" müstear ismi ile yayınladı. (Bu kitab birkaç yıl sonra TSK Genelkurmay Başkanlığı tarafından aynen tercüme edilerek (1965) neşredilmiştir.)
Kendisi gibi aslen bir Yahudi olan (fakat, "dönerek" Protestan itikadına giren Hıristiyan-Siyonist) Rockefeller Ailesi'ne ait "Rockefeller Foundation-Rockefeller Vakfı"nda çalışmaya başladı ve dünyanın en tehlikeli -Siyonist- teşekkülü CFR’ye aza yapıldı.
Bu noktada Rockefellerlar’la bugüne kadar kopmayan sıkı bir münasebet peydahladı ve onların "sesi" ve "yardımcısı" oldu.
David Rockefeller’ın kardeşi olan Nelson Rockefeller’ın siyasî muhitlere rahatça sızmasına vesile oldu. Onun siyasî hayata girmesinde ve CFR azası olmasında "öncülük" yaptı.
Bugünler, Rockefellerlar’ın ABD siyasetine tam olarak hakimiyet kurmasının başlangıcıdır.
•
Nelson Rockefeller, 1958 ile 1973 arasında kesintisiz 15 sene New York Valiliği vazifesini yapmıştı ve Kissinger onun "siyasî baş danışmanı" idi.
Kissinger, Nelson Rockefeller’ın, 1974 yılında, "Watergate Skandalı"nın ortaya çıkmasiyle ABD Başkanı olan Gerald Ford’un "ABD Devlet Başkanı Yardımcısı" olmasına (skandal sonrasında Nixon’u istifaya ikna ettiği gibi) yardımcı oldu.
Bu tarih ise, yani 33. dereceli Mason G. Ford’un Başkan, "dönme" ve "Tapınakçı"ların en büyük siyasi-iktisadi teşekkülü "Rockefeller Tröstü"nden Nelson’un Başkan Yardımcısı, Kissinger’ın da Hariciye Bakanı olduğu 1974 yılı, TC için de mühim ve "kıskaca" alınmasına vesile olan bir hadisenin "kontrollü" olarak gerçekleştiği bir tarihtir: 1974 Kıbrıs Barış Harekatı!.
•
Kissinger, Harward’da profesörlük vazifesini devam ettirirken, "best seller" kitabının tesiriyle, önce Eisenhower’ın sonra da Kennedy ve Johnson’un Başkanlıkları esnasında harici siyaset ile (kurucusu olduğu) "özel/sınırlı harp teorisi" hakkında raporlar hazırlamakla görevlendirildi.
Richard Nixon’un Başkanlığı sırasında onun, "National Security Council-Milli Güvenlik Kurulu"nda "Başkan Danışmanı" olarak vazife yapmaya başladı ki, bu "iş", onun için ABD siyasetini ve aygıtlarını elinde toplamak ve şekillendirmenin vesilesi oldu.
1968’den 1976’ya kadar bu vazifeyi sürdürdü; bu dönem ise ABD’nin "Özel/Sınırlı Harp" dökümanlarının birbir neşredilip, tam teşekküllü olarak ortaya konulduğu, ABD’nin dünyaya "nizâmat" vermeye kalkışmasının başlangıcıdır.
1971 senesinde Çin ile alakalanmaya başladı.
Mao ile görüşmeler gerçekleştirdi.
1971 Temmuz ayında Çin’e gayr-ı resmi gizli bir seyehat yaptı ve bu ziyaretin "meyvelerini" de çok kısa bir süre içinde topladı:
Çin’in, 1971’in 25 Şubat’ında Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na "daimi üye" olarak (veto yetkisini haiz) girmesini, ardından da Milliyetçi Çin Devleti’nin BM’den atılmasını sağladı.
Bütün bu yaptıklarından ötürü de, 1972 Şubat ayında Pekin’e giden Nixon’un hararetle karşılanmasını sağladı ki, bu durum, Çin ile Sovyet Rusya arasına daha bir gerginlik çekti.
Aynı anda SSCB ile de münasebet kurdu. "Detenta-Yumuşama Siyaseti"ni icad ederek bir manada Komünistlerin Asya ve Afrika’da yayılmalarını sağladı. Bu ise ona "Hariciye Bakanlığı"nı getirdi.
Kruçev ve Brejnev ile SSCB’nin ve KGB’nin ileri gelen idarecileri, SSCB’nin Afrika ve Asya’da yayılmasını "Kissinger’ın "detante-yumuşama siyaseti"nin vesile olduğunu ve kendisinin "sanki bir SSCB diplomatı gibi çalıştığını" -müstehzi bir ifade harici olarak- defeatle söylemişlerdir.
1971 senesinde Kuzey Vietnam temsilcisi Le Duc-Tho ile müzakerelere başladı ve 1973 Ocak ayında, ülkenin 1975 Nisan’ında Komünist idare altına girmesine sebeb olacak andlaşmayı imzaladı.
1974 senesinde Kıbrıs’a yapılan TSK Harekatı’nda "öğrencisi" Başbakan B. Ecevit vesilesiyle etkili oldu ve harakatın seyrini değiştirdi.
1975 senesinde Menahem Begin ile Enver Sedat’ın, Camp David Andlaşması’nı yapmalarına büyük yardım etti.
1975 senesinde Nixon’un başında patlayan "Watergate Skandalı" sebebiyle onun Başkanlıktan ayrılmasını "tavsiye etti" ve yerine "Bilderberg Grub"lu G. Ford’un geçmesini sağladı; Hariciye Bakanlığı vazifesine elbette devam etti.
1977 seçimlerinde Demokrat Partili J. Carter’ın Başkan seçilmesiyle bilikte bu vazifesinden "ayrıldı"; fakat, Carter’ın en yakın "hususi danışmanı" olarak kalmaya ve ona "harici siyasette" akıl vermeye elbette devam etti.
İstifa ettikten sonra, bir istisna olarak, sadece eski Devlet Başkanlarına tanınan gizli servis elemalarınca korunma hakkı, Senato tarafından kabul edilerek ona da verildi; Carter tarafından 12 Şubat 1977 tarihinde de "Enerji Tasarrufu Komitesi Başkanı" olarak vazifelendirildi.
Bu vazifeleri onun siyaset sahnesinden çekilmesinin ve artık yetiştirdiği insanlarla "arkadan" idare etmesinin başlangıcı oldu.
Kurduğu "Kissinger Associates" firmasiyle "harici siyaset" hususunda konferanslar vermekte, kitablar hazırlamakta ve "yeni adamlar/yes-man’s" yetiştirmektedir.
Fakat dediğimiz gibi onun siyaset sahasından çekilmediğinin en büyük emaresi ise, "YENİ DÜNYA DÜZENİ"nin isim ve teorisi"ni kuran ve bunu da "Kissnger yes-man’s/Kissinger’in evetçileri" olarak lakablanan adamlari vasıtasiyle George Bush’a empoze edenin de o olmasıdır.
Şimdi, Kissinger’i biraz daha yakından tanıyalım
II. KISIM
ABD’Yİ ABD YAPAN ADAMIN FAALİYETLERİ
KISSENGER’IN KIYMETİ
Kissinger, yazdığı kitab ile, II. Dünya Savaşı içinde, ABD’nin ilk merkezi istihbarat teşkilatı "OSS-Office of Strategic Services/Stratejik Hizmetler Servisi"nde gösterdiği başarı ve Rockefellerlar’ın hükümetteki etkisiyle Nixon’un Başkanlığı döneminde "Milli Güvenlik Konseyi Baş Danışmanı" olmuştu.
Bu sıralar, "İsrail"in işgal ettiği toprakları meselesi gündemdeydi.
Nixon, bu meselede Hariciye Bakanı William D. Rogers’ı görevlendirdi. Kısa bir süre sonra, "Rogers Planı" olarak bilinen rapor ortaya çıktı; fakat bu plan "İsrail" tarafından şiddetle protesto edilmiş ve eğer ABD tarafından resmen kabul edilirse ilişkilerin bozulacağından bahsedilmeye başlanmıştı.
Stratejisini Kissinger’in çizdiği bir operasyonla Rogers hakkında basında büyük bir kampanya başlatıldı.
Bu arada "İsrail" de, "Yahudi Lobisi" ile Nixon’u ikna etmeye çalışıyordu. Kampanya netice verdi ve Nixon, Plan’ı işleme koymaktan vazgeçtiği gibi Rogers’ı da görevinden aldı.
Yerine Henry Kissinger’ı vazifelendirdi.
Böylece, hem "Milli Güvenlik Kurulu Danışmanlığı"nı hem de Hariciye Bakanlığı’nı (ABD tarihinde ilk ve son olarak) kendi tahtında topladı.
Menahem Begin’in bu hususta söylediği söz, hem bu durumun fevkaladeliğini, hem de Kissinger’ın SİYONİZMİN NEZDİNDEKİ KIYMETİNİ ortaya koymaktadır:
«- DR. HENRY KİSİNGER’IN AMERİKA HARİCİYE BAKANI (DA) OLMASI, BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN İSRAİL’İN KURULUŞUNA KARAR VERMESİ KADAR MÜHİM BİR HADİSEDİR.»
Bu tayinden sonra ABD hükümeti sıraları tarihin görmediği kadar çok Yahudi akımına uğramıştır.
Kissinger, bu faaliyetinden (ve ADL gibi birtakım Yahudi derneklerine "vergi muafiyeti" sağladığıdan ötürü) 1982 senesinde büyük bir Yahudi teşekkülü olan ADL tarafından "Yılın Adamı" seçilerek ödüllendirilmiştir.
"KARA PARA" VE KISINGER
ABD’de kurulu bir dernek vardır: "ADL-Anti Defamation League"...
Kısaca "Yahudi Hakları Derneği" de denilebilir buna; kuruluş gayesi, ABD ve dünyada Yahudi karşıtı fikir ve haraketleri ilan ve imha etmek.
En tehlikeli siyonist teşkilatlardan biri olan "B’nai B’rith"in tavassutu altında faaliyet gösterir.
Bu dernek, sadece bununla iştigal etmiyor tabii. "Masrafları"nı çıkartabilmek için de birtakım faaliyeterde bulunuyor. Konferans, seminer, broşür vesaire bir yana ADL ismini dünyaca duyuran faaliyeti, Kolombiyalı "uyuşturucu Baronları" ile ilişkisidir.
Dernek, Medelin karteli ile ortak faaliyette bulunmuş ve "kara para" aklamıştır. Birlikte "bankacılık" yaptılar ve "Holywood"a girdiler.
ADL’nin 1982-86 arasında İdari Kurul Başkanı olan -Wall Street avukatlarından- Kenneth Bialkin, iki finans şirketini "uzlaştırıp", Kolombiya-Medelin Kartelinin ortaklığını sağladı.
Mali kanunların "elverişli bir halde" olmasından faydalanarak, piyasada varolan "karaparaları aklayacak" bir şirket kurmaya niyetlendi ve "Lehman Brother’s" ile "Khun, Loeb and Co."nun "evliliğini" sağladı; bunlara "Loeb Rhodes Co."nun da katılımiyle 1984’de Amerikan Express (Amex)"i kurdu.
Böylece, dünyanın bir ucundan yatırılan "kara/uyuşturucu parası", New York’ta "temiz para" olarak çekilmeye başlandı.
İşte bu American Express"in yönetim kurulu üyesidir Henry Kissinger!.
"P-2 Locası" LOCASI" VE KISINGER
1981 senesinde meydana gelen bir hadise, dünyayı idare eden ve idare etmek için de gerekirse masum insanları gözünü kapamadan öldürmeyi şiar edinen bir gizli teşkilatlanmanın de-şifre olmasının başlangıcı olmuştu.
Avrupa’da çorap söküğü gibi heryerden "itirafların" çıkmasına ve heryerinde teşkilatların açık olmasına sebeb olan hadise, İtalya’da "P-2 Locası"/Propaganda-2 Locası"nın faş olmasiydi.
"P-2 Locası Locası", 1966 senesinde İtalya Büyük Şark Lacası’nın o zamanki Üstad-ı Azamı Giordino Gamberini’nin emriyle kurulmuştu.
Bu Loca’nın 1981’deki Üstad-ı Azamı Licio Gelli idi; Gelli, II. Dünya Harbi sırasında Arnavutluk’ta NAZİ’lerle birlikte faaliyet gösterdi.
İtalyan komünistlerini/parizanlarını ihbar ediyordu. Zenginliğe de bu sırada ulaştı: Yugoslav Devlet Hazinesi o sırada İtalyan şehri Cattaro’da tutulmaktaydı ve savaştan sonra pek az kısmı memlekete döndü, çoğunu Gelli ve ortakları pay ettiler aralarında.
Bundan sonra CIA adına çalışmaya başladı fakat KGB ile de iş yaptı.
Böyle pis bir geçmişe sahib olan L. Gelli’nin denetimindeki "P-2 Locası" Locası"’nda, İtalya’nın en şeçkin entellektüelleri, siyasetçileri ve askerleri yeralmaktaydı.
Bir misal olsun, İtalyan Askeri Gizli İstihbarat Teşkilatı Başkanı General Guiseppe Santovito ile İtalya Gizli Servisi’nin -eski- Başkanı Albay Antonia Viezzer, Loca’nın bir azalariydiler.
1981 Mart ayında İtalyan polisi tarafından Licio Gelli’nin evi basıldığında "örgüt üye listesi"nin tamamı ele geçirilemiş olsa da, onlara ulaşabilecek birtakım vesikalara ulaşılabilmişti.
Bu vesikalardan birinde de İtalya’da -tıpkı bizim Solomon Demirel gibi- 7 kez başbakanlık, 33 kez de Bakanlık yapmış olan (sonradan örgüte üye olduğunu itiraf etmiştir.) Giulio Andreotti’nin ismi bulundu.
Bu vesikanın ortaya koyduğu başka birşey ise, G. Andreotti’nin "Order of the Temple of Jerusalem-Kudüs Tapınağı Tarikatı"nın ASKERİ KANAD ŞEFİ olduğuydu.
"P-2 Locası Locası", "Tapınak Şövalyeleri Tarikatı"nın bir kolu idi kısaca.
"Tarikat"ın, 1979 tarihli vesikaya göre, 9562 üyesi-şövalyesi vardı ve bunların 1000’i Amerikan 3000’ini de İtalyan idi. CIA -eski- Başkanlarından William Casey ve William Colby, ABD Vatikan Büyükelçisi William Wilson, (Kissenger’ın yetiştirdiği) ABD -eski- Savunma Bakanı Aleksandır Haig de "Şövalye" idiler.
"Tapınakçılar", İtalya’da "P-2 Locası" maskesi altında faaliyet göstermekteydiler.
Bu teşkilatlanma, İtalya içinde birçok suikast ve sabataju gerçekleştirmiş, binlerce insanın ölümüne sebeb olmuştu. Yolsuzluklara bulaşmış, teşkilata üye olan Kardinaller vasıtasiyle Vatikan ve Mafya arasında ilişki kurmuş, Vatikan’a ait bankalarda "kara para aklama operasyonları" gerçekleştirmişti.
"P-2 Locası"nin "33. Dereceye yükselmiş üyelerinden" teşekkül ettirilmiş bir "üst kurulu" da vardır ki bunun ismi de, "Monte Carlo Locası"dır.
İşte Henry Kisinger bu "Monte Carlo Locası"nın azasıdır.
"PRESTROYKA" VE KISSINGER
SSCB artık iktisadi olarak iyice çökmüş, ülkede açlık ve sefalet başgöstermişti.
Politbüro Şefleri birbiri ardınca geldikleri "Sekreterlik" makamında "ecelden"(!) ölüyorlardı.
Sıra Gorbaçov’a gelmişti.
Gorbaçov ise "Glasnost" diyordu.
Dünya üzerinde (150 senedir) sadece 11 şubesi bulunan Siyonist teşkilatların en tehlikelisi "B’nai B’rith", birden bire 12. şubesini hem de Moskova’da açmaya karar verir.
Tarih, Gorbaçov’un iktidara gelişinin beşinci yılıdır, 1989 Ocak’ı...
Hem bu açılışı yapmak hem de "ilişki" kurmak için "Trilateral Komisyon"un "as takımı" da Moskova’ya gider.
Başlarında David Rockefeller vardır heyetin.
Kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılır, dışarıya, "Sovyetlere, dünya ekonomisine ortak olma teklifi"nde bulunduklararını hatta Dünya Bankası ve IMF’ye üye olunabileceğinin bile teklif edildiği söylenir.
Ardından da Gorbaçov’un "Prestroyka"sı ve Doğu Avrupa’daki "Demirperde devletleri"ndeki "bağımsızlık" hareketleri meydana gelir; SSCB’nin hiç sesi çıkmaz.
İşte bu giden heyetin içinde Henry Kisinger da vardır.
ÇEÇENİSTAN VE KISSINGER
Kısa bir süre sonra Gorbaçov iktidardan uzaklaştırılır ve yerine, ayyaş, sefih, fuhuş düşkünü "Ben, Allahsızım!" demekten başka hiçir hususiyeti olmayan Boris Yeltsin iktidara gelir.
CFR ve "Trilateral Komisyon"un, "Prestroyka"dan sonra geliştirdikleri "yeni doktrin", "BİRİNCİ TEHDİT: İSLAM!" olarak yerleştirilir.
Bunun "teorik kuramı"nda ise, "Kuzey ve Güney çatışması"ndan veya "bloklaşma"sının gerekliliğinden bahsedilmektedir.
Trileteral Komisyon’un kurucusu ve CFR’nin Kissinger ile birlikte en önemli "teorisyelerinden" biri olan -Yahudi- Zbigniev Brzezinski ise, "Yakın bir gelecekte savaş ve barış meseleleri, Doğu-Batı arasındaki askeri güvenlik meselelerinden daha ziyade, Kuzey ve Güney arasındaki ekonomik ve sosyal mevzulardan kaynaklanacaktır" demektedir bu günlerde.
Bu durumda ise, "Doğu ülkeleri" (ki burada Doğu’dan kasıt, "İslam" değildir tabii), Komünist ülkeler ile Avrupa devletleridir, bunların hepsinin "Kuzey" çatısı altında "Güney"e karşı bir "Birlik" teşekkül ettirmesi gerektiğini ifade edib, üstüne basa basa şunu ekliyordu:
"-Bu Birlik, kesinlikle anti-komünist olmamalıdır!"
Bunun altyapısı olarak daha evvelden "Trilateral Komisyon" kurulmuş ve bu "üçlü cephe komisyonu", ABD, Almanya ve Japonya finansörleri ittifağı olarak, "yakın gelecekteki bu birliğin" temellerini atmaya başlamıştı.
1989 Ocak’ında "Trileteral Komisyon"un Rockefeller ve Kissinger başkanlığında SSCB’ye yaptığı "ziyaret", işte bu "İttifak"a onu da dahil etmekden başka bir mana taşımamaktadır ve SSCB, "Prestroyka" ile bu daveti kabul emiştir.
Ama bir "sorun" vardır.
SSCB’nin "yıkılışıyla" birlikte Avrupa’daki "komünist devletler" bir bir "Liberalize" olmaya ve hatta "Avrupa Birliği"ne -ileride- alınmalarına yolaçacak kadar "demokrasi ve iktisadi rahatlığa" ererlerken, Kafkasya, Orta Asya’ya doğru kesimindeki bölgelerdeki "ayrılma ve bağımsızlık" hareketlerinin de başgösterme "sorunu" ortaya çıkabilirdi.
Nitekim, o gün devam devam eden "Çeçenistan Bağımsızlık Savaşı", bunun bir delilidir; peki bu "sorun"a karşı ne yapılmalıydı?
[Zbigniev Brzezinski, Çeçenistan Devleti ile Rusya arasındaki müzakereleri organize etmekte,A. Maşedov’un hususi temsilcisi ve geçenlerde, Zbigniev Brzezinski tarafından organize edilen toplantıya katıldıktan sonra Rusya’nın isteği üzerine tutuklanan Zakayev ile "hususi" görüşmeler yapmaktadır. Bu görüşmeler ise, -o an- "Şura Başkanı" olan Şamil Basayev tarafından "ihanetle" suçlanmıştı.]
Dünya eğer artık "liberalleşmeye" başladiyse, bundan Trans-Kafkasya’nın da nasibini alması gerekiyordu.
Ama, öyle olmamalıymış meğer!.
SSCB’dan sonra kurulan "Bağımsız Devletler Topluluğu" ile "Rusya Federasyonu"na, bu "sorun"a karşı nasıl bir strateji takib etmesi gerektiği de gösterilmeliydi ve gösterildi:
«- Orta Asya konusunda ABD ile Rusya Federasyonunun çıkarları birbirleriyle uyuşmaktadır. Orta Asya’da İslami radikalizmin yayılması halinde bu Ortadoğu’yu da etkiliyebilir. Bu açıdan, İslami radikalizm, ABD çıkarlarına aykırı olduğu gibi, en şiddetli bir biçimde Rusya’nın da çıkarlarına aykırıdır ve birlikte hareket edilmelidir.»
İşte, Çeçenistan’daki katliamın "fetvası" olan bu sözler, Henry Kissinger’e aittir!
BOSNA VE KISSINGER
Slobadan Miloşeviç ismini Bosna’da müslümanlara karşı giriştiği soykırım faaliyetiyle tanımaktayız.
Miloşeviç, 1983’de Yugoslavya’da "Beo Bank"ın Başkanıydi.
Bu banka, Yugoslav arabası "Yugo"nun ihracatiyle ilgilenmekteydi.
O tarihte ABD’nin Belgrad Büyükelçisi, Lawrance Eagleburger idi; bu zat ise "Kissinger yes-man’s3lerden birisidir.
Eagleburger, "Yugo"nun Amerika’da satımı için anlaşma yaptı; bu sebeble Miloseviç’le de ilişki kurdu.
"Yugo"nun ABD’deki satış işlemlerini ise, 1982’de hükümetteki görevlerinden ayrılıp "perde arkası" faaliyete geçmiş bulunan Kissinger’in kurduğu "Kissinger Associates" üzerine almış ve büyük bir kâr da elde eatmişti.
1990 senesinde Eagleburger, ABD Başkanı George Bush tarafından "Doğu Avrupa İşleri Koordinatörü" olarak tayin edildi.
Bu makam için bir fon kuruldu. Bu fondan "Doğu Avrupa demokrasilerinin güçlenmesine yardım" edilecekti. Kissinger’ın şirketi bu işlerden de "sebeblendi."
Yugoslavya’daki "demokratik kuruluşlara" yardım ise, "Milli Demokrasi Vakfı" tarafından organize edilecekti.
Bu vakıf, "Kissinger yes-man’s" olan Eagleburger’ın kontrölü altındaydı.
Vakfın "dağıtım işleri"nin başına da Carl Gersham getirildi. Gersham, ABD’deki yahudi derneği ADL’nin idarecilerindendi.
Vakıf, Sırbistan idarecilerine ve tabii ki Miloseviç’e, "teşkilat, teşkilat disiplini, kitleleri etkileme" hususlarında seminerler verdi.
Eagleburger’un ABD siyasetini (Doğu İşleri Koordinatörü’dür) şekillendirmeye başladığı ve Yugoslavya’nın "parçalanmaması gerektiğini" dikte etmeye başladığı günlerdir bu günler.
Bu günler aynı zamanda, "Yugoslavya’nın parçalanmamasını isteyen ABD"den "icazet" alan Miloseviç’in "Bosna-Hersek İslam Devleti"ne karşı katliama başladığı, ABD’nin "sessiz kaldığı" günlerdir; ABD’de bile gazetelerin bu durum "ahlaksız bir reel-politika" diye nitelenir ve Miloseviç ile "Kissinger’s yes-man"lar hakkında "Belgrad Çetesi" ifadeleri kullanılmaya başlanır.
Bush’un iktidardan ayrılmasından sonra Clinton döneminde Eagleburger görevinden ayrılır; ayrılır ama tesiri hala devam etmektedir.
Kissinger da "Clinton’u, Bosna’ya müdahale etmemesi için uyardığını" açıkça gazetelerde ifade eder. Sırplara hertürlü silah gelirken, Bosnalı müslümanların "sadece silah istiyoruz!" açıklamalarına, Kissinger, "Asla!" sözüyle (1995 Haziranı) cevab verir.
Bosna meselesi ve buradaki "siyasi iğrençlikler" uzun bir makale meselesidir fakat bilinmesi gereken, Bosna’da akan Müslüman kanının -ilk başta- sorumlusu; bunun yanında, Rusya’da B. Yeltsin iktidarı ile Yunanistan arasında buna Sırbistan’ın da dahil edilerek bir "ORTODOKS CEPHESİ"nin teşekkül ettirilmesinin de sorumlusu, Henry Kissinger’dir.
•••
Henry Kissinger, bizim buraya yazdığımız ve herkesin gördüğü ve "bu na vahşet!" diyerek seyrettiği siyasi hadiselerin arkasındaki adamdır.
Şunu açıkça söylemek gerekir ki, ABD’yi bugünkü ABD yapan, "dünya hakimiyetine" yönlendiren, bunun alt ve üst yapı teşekküllerini kuran, yani ABD’yi gerçekte idare eden tek adamdır o.
Alt yapı-üst yapı...
Bütün bu yazdıklarımız, "üst yapı" olarak ele alınırsa, onun "alt yapı"yı nasıl kurduğunu da göstermek gerekir.
"SINIRLI HARB" VE KISSINGER
Amerika’nın dünya jandarmalığının en önemli sacayağı, "hususî harb-sınırlı harb"tır.
Bu tarz harb, açıktan yapılmaz; gizlice sızarak, hatta meşru anlaşmaların hilafına meşru anlaşma yapılan devlet(ler) içindeki birtakım operasyonlardır.
"Hususî harb"ın, Pentagon tarafından muhtelif zamanlarda "Gayr-i nizami harb, sınırlı harb, ayaklandırmaları bastırma harekâtı, Kontrgerilla harbı, yabancı iç savunma, düşük yoğunluklu harb" olarak isimlendirilmiştir.
İsimlendirilmesinden de anlaşılacağı üzere, "hususî harb", içinde psikolojik harbin de olduğu askerî veya askerî olmayan faaliyetleri ihtiva eder.
Amerika’yı bugünkü hâle getiren, gizli servislerinden (jeopolitik) nazariyelere kadar herşeyle ilgilenen, tabiatıyla "hususî harb"ı da "teori-pratik" hâlinde geliştiren Kissinger’dir:
"-Uzun menzilli, çok süratli ve hareketli modern silahlarla birlikte Amerikan topraklarının geleneksel ulaşılmazlığı da sona erdi. Birleşik Amerika’yı termonükleer silahlar tehdit ettiğine göre, bu tehlikeyi bizden uzak tutmak için savaşmalıyız. Global harb yerine, Birleşik Amerika’nın topraklarından uzakta, MÜTTEFİKLERİMİZİN ve DÜŞMANIN TOPRAKLARINDA YÜRÜTÜLECEK SINIRLI HARPLER STRATEJİSİNE GEÇMELİYİZ." (1)
Yine Yahudi bir kurum, Rockefeller Vakfı", Kissinger’in başkanlığındaki "Özel Araştırma Grubu"na hazırlattığı (1956-1958) ve 1958 yılında yayınlanan "rapor"da, "Amerika’nın seçenekleri" başlığında şunları söylüyordu:
"-Bizim güvenliğimizi sadece açık saldırılar tehdit etmiyor. Bu açık saldırıların yanında, ondan daha tehlikeli, fakat saldırı görünüşünde olmayan başka cins tehditler de vardır. DOLAYLI SALDIRI adını verdiğimiz bu tehditler, içerden yapılmak istenen değiştirme ve dönüşümlerdir. Bu maskeli saldırılari bazen iç harb şeklinde, bazen demokratik akımlar ve reform hareketleri biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Bizim amacımız, bu ve buna benzer akımları önlemek olmalıdır... Gerek bizim, gerekse komünist olmayan diğer dünya devletlerinin güvenliğini sağlamak için, mahallî kuvvetler ve akımlar tarafından sıkışık durumda bırakılmış olan dost hükümet ve rejimlere silahlı yardımlar yapmak zorunluluğunu duymalıyız. Bu zorunlulukla yapılacak askerî müdahale, ne KLASİK ASKERÎ STRATEJİYE UYMAKTA NE DE GELENEKSEL DİPLOMATİK MÜDAHALEYE BENZEMEKTEDİR. Bu askerî müdahalenin KENDİNE HAS BİR BİÇİMİ ve NİTELİĞİ vardır." (2)
Hususen II. Dünya Savaşi sonrasında başlayan "kendine özgü bir biçim ve niteligi" olan bu harb stratejisiyle, ABD, tüm dünyayı kendi "çıkar alanı" olarak görüyor ve tabiatiyla da, degişik yerlerde meydana gelen "çatışma/karışıklık harb"ları, kendi "İÇ GÜVENLİĞİYLE" irtibatlandırıp, müdahalede bulunmayı meşru sayıyordu.
J. F. Kennedy devrinde kurulan "Özel Grup", ki Kissinger yine başroldedir ve onun devrinde bunun ismi -ilginç!- "40’lar Meclisi"dir, 1962’de, müdahalede bulunma hakkını resmî bir metin hâline getirip, bizim MGK gibi bir kurum olan "Milli Güvenlik Konseyi"nin "Eylem Notası" hâlinde, "NSAM 182" koduyla 24 Agustos 1962’de yayimladı.
Bu resmî metnin ismi, "US Overseas Internal Defense Policy-ABD Denizaşiri İç Güvenlik Politikası"dır ve "OIDP" olarak anılır.
Bu ise, 1951 yılındaki bir kanunun degiştirilerek tatbiki hâle getirilmesinden başka birşey degildi.
1951 yilinda "Karşılıklı Güvenlik Andlaşmaları" kanun tasarısı Kongre’de müzakere edilirken, 101. maddeye tadil teklifi sunan Senatör Kersten, "Benim yapmış olduğum tadil teklifi; bu ülkelerde faaliyet göstermek amaciyla kurulmuş veya kurulacak yeraltı teşkilâtlarına yardım edilmesini önlemektir. Yapılacak yardımların amacı, bu ÜLKELERDEKİ HÜKÜMETLERİN DEVRİLMESİDİR!" diyordu ve bu madde de Senatörün teklifine uygun olarak degiştiriliyordu.
İşte Kissinger, "yardım yapılacak ülkelerdeki hükümetlerin bile devrilmesini sağlayacak"; "ABD topraklarını tehlikeden uzak tutmak için denizaşırı üslerin kurulmasını sağlayacak", "mahalli kuvvetler (gerilla/milis güçleri) teşkilandırılarak "dost ülke"nin kontrol dışına çıkmasını engelleyecek" ve böylece ABD’nin GAYR-I RESMİ SÖMÜRGELERİ OLAN DEVLET-ÇİKLER meydana getirecek olan "SINIRLI HARB TEORİSİ"ni kuran adamdır.(*)
NETİCE
Bunca yazılanlardan ve bu adamın yaptıklarının öğrendikten sonra söylenecek fazla birşey yok.
"Yapılacak" şeyler vardır.
Bu adam, çok zeki, çok faal, kendine olan güveni büyük, irade sahibi ve tuttuğunu -arkasındaki güçler sebebiyle- koparan bir karaktere sahip.
Devamlı üretmektedir. Fakat, planının ne olduğu aşikardır artık ve o planına hala sadık olarak faaliyete devam etmektedir.
Yapılması gereken, bu planı sekteye uğratacak FİKRÎ hali ortaya koymaktadır ki, bu "İBDA" olarak ortadadır.
Fakat bu tek başına yeterli olmamaktadır.
Bunun "hayata geçirilmesi" için, "bölgeye ve dünyaya" nasıl baktığına dair stratejilerin üretilmesi, bunun yoğun bir propaganda ile halka ve "tesirli yerlere" naklinin sağlanması, bu "stratejinin takibiyle nasıl bir fayda sağlanabileceğinin" ortaya konulması;
Herşeyin herc ü merc olduğu, devletlerin iç ve dış buhranlarla sarsılmaya başladığı, yıkılamaz denilen bloklaşmaların çatlamaya başladığı;
İslam ülkelerinin, üzerlerindeki SİYONİST KOMPLOYU GÖRÜP, buna karşı "silahlı mücadele" içerisine girmeye başladığı;
Ve daha da mühimi, Irak gibi, işgali-harbiyle bölgenin yeniden "haritalandırılacağı" bir meselede BÖLGE VE ÜLKE FAYDASININ hangi stratejiyi takip ile elde edilebileceğinin (ki, "Irak Savaşı"nın planlayıcısı Kissinger (ve adamları)dır.) basit ve tesirsiz "Savaşa Hayır!"ın dışında ortaya konulması gerekmektedir.
Bu eğer ortaya konulursa, değişik alternatifler halinde takip edilmesi gereken strateji empoze edilmeye başlanırsa, bunun "bir yerlerde" aksülamel bulacağından kuşku yoktur.
İşte Heinrich Albert Kisinger’ın ve Siyonizm’in yenilmesinin yolu!
Bu aynı zamanda -hayal değildir!-, Kissinger’in, bizde çok vahşi intibalar bırakan "Kartal Özel Tip Cezaevi"ndeki "tek tek"lerde, "Hakk’a ve Halka olan düşmanlığının" muhakemesi için bekletilmesinin de yoludur.
Hedefimiz bu!..
Bu "hedefe" nişanlı çalışmalıyız!
Notlar:
1) M. Fahri, "Amerikan Harp Doktrinleri", Yön Yay., 1966, s. 262
2) M. Fahri, a.g.e., s. 298.
(*) Bu hususta; "Tarihî, Hukukî, Siyasî Cihetleri ve (Jeopolitik)iyle BAŞYÜCELİK DEVLETİ -Arz’ın Halife’ye Hediyyesi Olan Kudret-" başlıklı, sitemizde yeralan çalışmanın, "III. Kısım: Dünya Kamu Düzeni Ve Siyonizm İlişkisi" bölümünde daha detaylı bilgileri okuyabilirsiniz.
No comments:
Post a Comment